“Arven emeklemeye başladı” cümlesiyle hayatımıza yeni bir hareketlilik, hatta resmen bir aksiyon filmi senaryosu girdi. Otururken rahatça kahvemi içebildiğim zamanlar artık yalnızca hayal. Bir bakıyorum prizde, bir bakıyorum sandalye altında. Sanki "şimdi nereye gitsem de annemi panikletsem" gibi gizli bir görevi var.
Ben de tüm anneler gibi ilk emeklemeyi kaçırmamak adına her daim tetikteydim. Ve yakaladım. O ilk emekleyiş... Dizleri üstünde hafif bir sallanma, sonra yavaşça öne bir kayış. Ben tabii ki ağladım. Sevinçten. Yorgunluktan. Ve biraz da “eyvah şimdi beni tutamaz kimse” paniğinden.
Derken sosyal medyada paylaşılan bebek postlarına gözüm takıldı. Bebek yoga yapıyor, anne podyumdan fırlamış gibi. Bebeğiyle koordineli giyinmiş, bir eli süt pompasında, öbürüyle filtre ayarı yapıyor. Ve ben... dağılmış bir eşofmanla, Arven’in çorabını az önce kahve fincanımda bulmuşken, onları izliyorum.
Bunlar influencer. Meslekleri bu. O şık giyimli, filtresi tam ayarlı annelerin her birinin arkasında profesyonel destek var. Bir stil danışmanı, bir fotoğrafçı, bir bakıcı… Yani bu görüntülerin çoğu gerçek ama yaşanılanın tamamı değil. Ekran bizi yanıltmamalı. Çünkü o karelerin dışında bir sürü "kaka olmuş ama hissettirmemeye çalışıyoruz" anı da var. Ve biz o kısmı görmüyoruz.
İşte tam da bu yüzden diyorum ki: Her annenin hikayesi kendine özel. Ve en önemlisi, kimseyle kıyaslamamak gerekiyor. Çünkü annelik, sosyal medyada değil; gecenin üçünde emzirirken, yerde oturup emekleme çalışmaları izlerken, ilk adımda ağlarken yaşanıyor. O yüzden diğer annelere de buradan sesleniyorum: Lütfen kimseye bakmayın. Bu yol sadece sizin ve bebeğinizin arasında.
Ama… (itiraf zamanı geldi!) Ben de Arven’i şekilden şekle sokup fotoğraflarını çekmeden duramadım. Her "şu kadar günlük oldu", "ilk oyuncakla tanışma", "dudak büzdü!" anı fotoğraflandı. Yetmedi, Murat’ın telefonu da doldu. Hatta anneanneler, halalar, teyzeler... Üstelik onlar bizden farklı şehirlerde yaşıyor ama her gün “günlük Arven içeriği” istiyorlar. Sabah video, öğlen poz, akşam bir kahkaha... Yani paparazzilik hâlâ sürüyor. Biz bir nevi mobil belgeselci olduk.
Çevremizdeki telefonlar Arven’le dolu, çünkü sevgi bazen gigabaytlarla ölçülüyor.