Atalarımız ne demiş? Hayat paylaşınca güzel. Atalarımız dediyse bir sebebi vardır. Ben de bu hayat felsefesine katılıyorum. Mutluluk paylaşınca artar, üzüntü ise azalır. Mutluluk bazen bilgisayar oyunu olur, bazen Türkçe altyazılı bir film. Peki biz bunları nasıl paylaşıyoruz? μTorrent ile!
2005 yılından beri mutluluğu çoğaltan yeşil ve şirin yazılım, Ludvig Strigeus tarafından geliştirilmiş. 2006’dan beri BitTorrent tarafından işletilen yazılım, 170 milyondan fazla kullanıcı görmüş ve 1 milyardan fazla indirmeye ev sahipliği yapmış. Vay canına! Ne büyük bir sayı? Nice milyarlara.
Peki Torrent nasıl çalışıyor? Basitçe açıklamak gerekirse, hedeflenen dosyaya sahip diğer kaynak ve kullanıcılardan dosyayı ediniyor; bu işlem sona erdiği zaman da otomatik olarak bizim gibi bu dosyaya ulaşmaya çalışan diğer kişilere bir kaynak oluyoruz. Böylece birçok kişi hiç para harcamadan film, dizi izleyip oyun oynayabiliyor.
Yazılımın kendisi tamamen yasal olsa da sonuçta yazılım üzerinden dağıtılan dosyalar telif hakkı ihlaline neden oluyor. The Pirate Bay gibi ünlü platformlar bu nedenden ötürü kapatılmış, erişim engeline maruz bırakılmıştır. ABD’de 2010’dan beri telif hakkı nedeniyle 200.000’den fazla dava açılmıştır. Hatta NBC Universal’ın yaptığı bir çalışmada PublicBT tarafından yönetilen en aktif 10.000 torrent bağlantısından uygunsuz olanlar ayıklandıktan sonra yalnızca 1 tanesinin yasal içerik barındırdığı ortaya çıkmış. İyi ki telif hakkına sahip olduğum hiçbir şey yok, canım çok sıkılırdı diye düşünüyorum.
Yazılım hakkında bazı endişeler de bulunmakta. Mesela internetten indirdiğimiz her şeyin güvenlik durumu hakkında iki, üç, dört, beş kere düşünmemiz gerekirken korsan yazılımlar özellikle tehlike arz ediyor. Bunun dışında Torrent yazılımlarının kripto madencilik için cihazınızı kullanma durumu da artık mevcut. Bunlar hariç bir sorun görmüyorum. Etik meselelerden bahsedebiliriz ama açıkçası çok da umrumda değil.