Mutfak tutkunlarına Madrid'in sokaklarında dolaşırken yemekten çok keyif aldığım bir lezzetten bahsetmek istiyorum: Tapas! Sayısız çeşidini denediğim tapasın hikayesini İspanyol ev arkadaşım Teresa’dan öğrenmiştim. Bilinen birkaç tane söylenti olmasına rağmen en çok bilinen rivayet şu şekilde; İspanya'da, henüz kapaklı şişelerin ve teneke kutuların icat edilmediği zamanlarda sineklerin adeta istila ettiği bir dönem yaşanıyormuş. Durum öyle bir hal almış ki, insanlar sineklerden bıkmış ve çözüm olarak içkilerinin içine toz, sinek girmesin diye bardakların üzerine bizdeki çay tabaklarına benzer kapaklar koymaya başlamışlar.
Ancak bu çözüm sadece sineklerle mücadelede değil, aynı zamanda yeni bir yeme alışkanlığının da başlangıcını işaret ediyor. Barmenler, kapakların içine zeytin koymaya başladılar. Zamanla, bu küçük atıştırmalıkların yanına diğer mezeler eklendi. Bu gelenek, "tapas" adı altında yaygınlaşarak İspanya'nın en meşhur atıştırmalıklarından biri haline geldi.
Peki neden ‘Tapas’ demişler? Çünkü tapas kelime anlamı olarak anlamı olarak “kapak” demektir. İspanyolların geçmişte içkilerinin içine sinek kaçmasın diye üstlerine koydukları kapaklar, üstündeki mezelerin zamanla değişmesiyle bugünkü haline gelmiş.
İspanyollar, tapası genellikle iş çıkışı saatlerinde veya arkadaşlarla keyifli zamanlar geçirmek için tercih ederler. "Yemeğe gidiyorum" demek yerine "Tapas'a gidiyorum" demeleri, bu geleneğin ne kadar önemli olduğunu gösteriyor aslında. Tapas, sadece bir yemek değil, aynı zamanda sosyal bir etkinliği de temsil eder. Herkesin ortak tabaklardan yemesi, bu kültürün bir parçasıdır. Ben tabak paylaşımını Türk kültüründeki yeme alışkanlıklarına da benzetiyorum. Tapas sadece bir yemeğin değil, sohbetin ve keyifli anların da başladığı yerdir.
İspanya'da tapas demek, sadece bir meze değil, aynı zamanda dostluğun, sohbetin ve keyifli anların da başladığı yer demek. Bir gün İspanya’ya yolunuz düşerse hangi şehirde olursanız olun mutlaka bir tapas deneyin derim!