Hamileliğim boyunca aldığım en önemli kararlardan biri, belki de en cesurlarından, yüksek lisansa başlamak oldu. “Acaba çok zorlanır mıyım?” diye düşündüm elbette... Bir yandan değişen bedenim, hormonlar, sağlık endişeleri; diğer yandan akademik tempo… Ama içimde bir ses “Şimdi başla, yoksa daha sonra hiç başlayamazsın” diyordu ve ben onu dinledim. Bugün geriye dönüp baktığımda, “İyi ki” diyorum, “İyi ki başlamışım.”
İzmir Ekonomi Üniversitesi Marka İletişimi programına kaydımı yaptırırken, içimde büyük bir heyecan ve hafif bir tedirginlik vardı. Fakat daha ilk dersten itibaren hocalarımın yaklaşımı, ders içeriklerinin güncelliği, sektöre dair verdikleri örnekler ve bana kattıkları yepyeni bakış açıları sayesinde bu kaygılarım yavaş yavaş dağıldı. Her hafta yeni bir şey öğrenmek, kendimi geliştirmek, bir yandan da anneliğe hazırlanmak tarifsiz bir deneyimdi.
Belki de bu yolculuğun bana kattığı en değerli şey, altı harika kadınla tanışmak oldu. Hepimiz farklı hayatların içinden geliyorduk ama ortak noktamız, pes etmeyen, hayallerinin peşinden giden kadınlar olmamızdı. Zamanla derslerden çok daha fazlasını paylaştık ve güzel bir dostluk kurduk.
Tüm bunlar olurken kızım da bana içeriden güç veriyordu sanki. Doktor kontrollerimiz hep yolunda gitti. Her ay sadece bir kilo almak, benim gibi iştahlı bir anne adayı için büyük başarıydı! (Tabii bunun böyle devam etmeyeceğini sonradan öğrenecektim ama o başka bir yazının konusu.)
Şimdi dönüp baktığımda, hem kendim hem kızım için ne kadar doğru bir adım attığımı görüyorum. Bu süreç bana, insanın en yoğun döneminde bile kendine yatırım yapabileceğini ve bunun insana tahmin ettiğinden çok daha fazlasını katabileceğini öğretti.
Ve en güzeli... Bazen insan, en çok korktuğu anda kendine en iyi gelecek adımları atıyormuş.