Son haftalarda Türkiye, demokrasi ve adalet arayışı açısından kaydedilecek önemli günlerden geçti. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun gözaltına alınmasının ardından, ülke genelinde yankılanan protesto sesleri sadece bir siyasi duruş değil; aynı zamanda kültürel ve sanatsal bir tepki haline geldi.
Adalet, yalnızca mahkeme salonlarında aranmaz. Bazen sokaktaki bir pankartta, bazen dijital ortamda paylaşılan bir karikatürde, bazen de bir melodide kendini gösterir. Bugün yaşadığımız tam da budur. Valilik kararıyla dört gün süresince eylem yasağı ilan edildi; metro seferleri durduruldu, sosyal medya erişimi kısıtlandı. Ancak tüm bu engellemelere rağmen sokaklarda, üniversitelerde, park alanlarında ve ekranlarımızda sanatın sesi daha da yükseldi.
Karikatürlerle Dile Gelen Öfke
İmamoğlu’nun tutuklanmasının ardından sosyal medyada yayılan karikatürler sadece bir mizah unsuru değil; toplumsal hafızaya kazınacak görsel direniş belgelerine dönüştü. Bazıları güçlü simgelerle bezeli, bazılarıysa birkaç basit çizgiyle yaşanan haksızlığı anlatıyordu. Ancak her biri, yasakların ve baskının karşısında mizahın, zekânın ve yaratıcılığın ne denli etkili bir araç olabileceğini hatırlatıyordu bizlere.
Sessizliğin Estetiği: Duran Adamlar Geri Döndü
Saraçhane ve birçok şehirde gerçekleştirilen sessiz eylemler, “Duran Adam” figürünü yeniden gündeme taşıdı. İnsanlar, sadece durarak, kelime kullanmadan ve sessizlik içinde var olmayı seçerek protestolarını gerçekleştirdi. Bu belki de en estetik ve etkili direniş biçimlerinden biri haline geldi. Kamusal alanda hiçbir şey yapmadan sadece var olmak, günümüzde bir politik eylem olarak algılanmaya başladı; tıpkı bir performans sanatı gibi…
Şarkılar, Sloganlar ve Sessiz Ezgiler
Eylemler sırasında atılan sloganlar bile bir ritim ve ahenkle yankı buluyor. Bazen bu sesler anonim şarkılara dönüşürken, bazen tanınmış müzisyenler dayanışma amacıyla özel eserler ortaya koyuyor. Protestolar yalnızca sokaklarda değil; Spotify listelerinde, YouTube videolarında ve sahne arkasında da sürüyor. Sanatçılar; sözleriyle, melodileriyle ve duruşlarıyla adalet arayışının görünmeyen sözcüleri haline geliyor.
Yasaklar, Yaratıcılığı Tetikler
Tarih boyunca sanat, en çok baskı dönemlerinde filizlenmiştir. Sansür, yasak ve şiddet; kimi zaman yaratıcılığı besleyici bir etki yaratır. Bugünkü olaylar da bunun bir örneği. Metro durdurulabilir, sosyal medya kısıtlanabilir, sokaklara barikatlar kurulabilir. Fakat düşünen, hisseden ve üreten insanın yaratıcılığına ket vurulamaz.
Bu günler de elbet geçecek. Ancak geride yalnızca olaylar değil, bu olaylara verilen sanatsal tepkiler de kalacak. Bir karikatür, bir şarkı, bir şiir. . . Belki yıllar sonra bu günleri anlatırken, siyaset değil sanatın sesi yükselecek. Zira sanat asla susturulamaz.