Herkese merhaba, bugün sizlere bol kandırmacalı ve bir yandan da bol mitoloji dolu bir konu ile geldim. Biraz kültür, biraz sanat, biraz da kandırmaca: Truva Atı!
Homeros’un İlyada destanını bilmeyen ya da hiç duymayan yoktur. İşte o efsane dolu kitapta anlatılan savaşlar, Odysseus, Akhilleus, Patroklos, Hektor, Paris, Helena, Menelaos gibi karakterler ardında unutulmayan bir kurnazlık ve başarı hikayesi getirmiştir. Sizlere önce biraz İlyada’dan bahsedeyim.
İlyada: Bir Efsanede Aşk, İhanet ve Kahramanlık
İlyada efsanevi Truva Savaşı’nın yalnızca 51 gününü konu alan destansı bir şiirdir. Antik Yunan şairi ve savaşçısı Homeros tarafından ele alınmıştır. Bu uzun destan şiiri savaş esnasında ve sürecinde yaşanan Akhilleus’un öfkesi ve üzüntüsünü anlatır. Kısaca; Akhilleus’un esir aldığı kızı, Agamemnon zorla alınca Akhilleus savaşmayı bırakır ve bir köşeye çekilir. Ancak bu durum savaş için hiç de iyi değildir. Akhilleus Yunanların en güçlü savaşçısıdır. Bu durumu kurtarmak adına planlar yapan Patroklos, Akhilleus sanılarak öldürülür ve bu ölüm Akhilleus’u derinden yaralar. Patroklos'un ölümü Akhilleus’un yeniden savaşa dönmesine ve Hektor’un öldürmesine yol açar.
İlyada sadece savaşı ve öfkeyi anlatan bir eser değil; aynı zamanda üzüntü, kahramanlık, yas tutma, kader ve vicdan gibi güçlü konuları da ele alır. Antik Yunan ve genel mitoloji kavramları bu efsanevi destan şiiri ile günümüze bir bilgi ışığı olmuştur.
Nedir bu at yahu, savaş konuşuyoruz şurada!
Durun durun böyle diyip hemen kaybolmayın; bu savaş bir at sayesinde kazanıldı. Destansı İlyada’da sadece 51 günü anlatılan bu efsanevi Truva Savaşı yaklaşık 10 yıl sürmüştür. Savaş Truva prensi Paris’in, tüm evrenin en güzel kadını olan Helena’yı Sparta’dan kaçırması ile başlar. Ancak burada bir sorun var ki; Helena Sparta Kralı yaşlı Menelaos’un eşidir. Bu duruma öfkelenen Menelaos Yunan krallarını ve özellikle de Yunanlıların en büyük ve güçlü savaşçısı olan Akhilleus’u birleştirerek Truva’ya savaş açar.
Yukarda anlattığım İlyada’nın konusu meşhur Truva Atı’nın ortaya çıkmasına yol açmıştır. 10 yıl süren ve büyük kayıpların verildiği bu savaş bir türlü bitmek bilmiyordu. Tam o sıralarda kurnaz komutan Odysseus devasa bir at inşa ettirerek, bu olayı tarihe yazdırdı. Bu at dışardan bakıldığında devasa ve güzel bir heykel gibi görünüyordu, ancak içi boştu. Yunanlılar atın içerisine başta Akhilleus olmak üzere en yetenekli savaşçıları yerleştirdiler. Geri kalan tüm ordu sessizce savaş kıyısından çekilmiş gibi yaparak Truvalıları savaşın bittiğine inandırdı. Bu durum sonrasında Yunan askeri Sinon, bu atın tanrıça Athena’ya adandığını ve bu hediyeyi kabul ederler ise Truva’nın sonsuza dek korunacağınaı söyleyerek onları iinandırdı. Kabul edilen bu koca at kapılardan geçti ve Truva içerisine konuldu. Gece herkes uykuda iken içerisindeki askerler dışarı çıktı ve koca kapıları açarak geride kalan tüm orduyu içeri aldı. Ve bu şekilde şehir en sessiz anda en büyük kayıplar ve darbeler ile fethedildi.
Evet okuyucularım, nefes kesen bir hikayeydi öyle değil mi? Mitolojik fısıltılar, efsanevi karakterler, bir aşkın yol açtığı hırçın öfke ve kocaman bir at. Nasıl bir araya geldi bilinmez ama bu efsane yıllar boyu ağızdan ağıza anlatılmıştır. Umarım bu konu ilginizi çekmiştir, merak ettiğiniz sorularınız var ise yorumlarda bekliyorum.