Benim ailem Bodrumlu ve ben çocukluğumdan beri her yaz Bodrum’a gider gelirim. Ancak hep merak ettiğim fakat bir türlü yapamadığım bir şey vardı: Bodrum Kalesi’ni ziyaret edip kalenin tarihine tanıklık etmek. Ne yazık ki bir türlü düşünüp plan yaparak kaleyi gezme fırsatım ya da zamanım olmamıştı… ta ki geçen yaz dönemine kadar.
Öncelikle kaleyi gezmek için bir plan çıkardım ve ardından yola koyuldum. Kale’nin girişindeki gişeden öğrenci müze kartı çıkartıp kaleye doğru yöneldim.
Kalenin surlarına yaklaşırken içimde garip bir heyecan vardı. Daha önce defalarca fotoğraflarını görmüştüm ama bizzat karşısında durmak, o taşlara dokunmak bambaşka bir deneyimdi. 15. yüzyılda St. Jean Şövalyeleri tarafından inşa edilen bu kale, zamanla sadece bir savunma noktası olmaktan çıkmış; kültürle, sanatla yoğrulmuş bir açık hava müzesine dönüşmüştü.
İçeri adım attığımda dikkatimi çeken ilk şey, kale içindeki müzelerin zenginliğiydi. Özellikle Sualtı Arkeoloji Müzesi beni büyüledi. Cam koleksiyonları, antik batıklar, yüzyıllar öncesine ait objeler... Her biri geçmişten bugüne uzanan birer sanat eseri gibiydi. Tarihin yalnızca kitaplarda değil, taşların arasında, denizin dibinde, bir amforanın çatlağında nasıl saklı olduğunu orada gördüm.
Bir an var ki hâlâ hafızamda taptaze. Kale içinde sessiz bir avluya oturmuş, gölgede biraz dinlenirken cebimden telefonumu çıkardım. Sessizce etrafı izlerken yanıma yaşlı bir adam geldi. Elinde eski bir Bodrum haritası vardı. Gülümseyerek, “Burada her taş bir hatıra, iyi bak,” dedi. O anın sade ama derin etkisiyle kaleye bambaşka bir gözle bakmaya başladım. O söz, yazdığım bu satırların çıkış noktası oldu belki de.
En tepeye çıktığımda, surların üzerinden Bodrum’un maviliğine bakarken içimde garip bir huzur hissettim. O an fark ettim ki sanat sadece galerilerde değil; yaşanmışlıkların izinde, zamanın içinden süzülen detaylarda da var oluyordu. Geçen yıl orada geçirdiğim o birkaç saat, kültürle ne kadar güçlü bir bağ kurduğumu bana yeniden hatırlattı.
Eğer bir gün yolunuz Bodrum’a düşerse, sadece deniz ve güneşin peşine düşmeyin. Bir de kalenin taşlarına kulak verin. Belki siz de benim gibi geçmişin sanatla nasıl iç içe geçtiğine tanıklık edersiniz.
İşte Bodrum Kalesi’nin fotoğrafları: