Arven artık yürüyen, konuşmaya çalışan, dünyayı merak eden bir minik kâşif. Ve bu kâşifin ilk durağı: evimiz oldu. Ama bizim evin önce biraz değişmesi gerekti. Merdivenlere hem yukarı hem aşağı inip çıkmasın diye korkuluklar taktırdık. Kenarı sivri ne varsa ya sakladık ya yumuşattık. Kısacası "İç mekân güvenlik planı" devreye alındı.
Salonu da tamamen Arven’e göre düzenledik. Artık orası onun oyun merkezi. Oyuncaklar her yerde. Kimi zaman ayıcığı, kimi zaman bebeği, bazen topu... Ve tabii her yerde minik Arven izleri. Artık bu evde bir bebek yaşadığı ilk bakışta belli oluyor. Halı üstünde biberon, kanepenin altında legolar, sehpa altında minik ayakkabılar… Ama evin bu dağınıklığı bana huzur veriyor. Çünkü onun varlığıyla dolu.
Tabii bu kadar hareketli bir çocuk sadece evle sınırlı kalamazdı. Arven’i ilk kez parka götürdüğümüzde sadece ona uygun bir salıncağa ve oyuncağa binebildi. Ama yüzündeki mutluluk... başka hiçbir şeyle kıyaslanamaz. Diğer çocuklara heyecanla baktı, onlarla konuşmaya çalıştı. Bir yandan etrafı keşfetmeye çalışıyor, bir yandan da "ben de büyüdüm" mesajı veriyordu. Şimdi park gezileri günlük rutinimizin bir parçası oldu. Havalar da güzel; fırsat bu fırsat, bahçeyi de ona göre yeniden düzenledik. Günde 2-3 kez dışarı çıkıyor, temiz hava alıyoruz.
Ve bu sırada... Arven 1 yaşına girdi. O ilk zamanlarda, “ne zaman büyüyecek, ne zaman yürüyecek?” diye düşündüğüm anlar şimdi yerini “nasıl ya, bu çocuk gerçekten büyüdü mü?” şaşkınlığına bıraktı. Zaman dedikleri şey gerçekten çok hızlı geçiyormuş. Bazen hüzünlü, bazen mutlu... Ama kesinlikle çok yoğun.
Benim içinse işler biraz karışık. Çünkü bir yandan master devam ediyor. Ve bu dönem tam anlamıyla bir proje, araştırma, sunum bombardımanı. Arven hareketli, zamanı en çok benimle geçirmek istiyor. Ben hep gerginim. “Bebekle master mı yapılır?” diye sık sık kendime soruyorum. Bazen "evet hata yaptım" diyorum, sonra bir bakıyorum "iyi ki yapmışım, başlamasaydım hiç başlayamazdım" diye düşünüyorum. Gerçekten... kafam da duygularım da karışık.
Bir de Murat... Son dönemde işi gereği sık sık yurtdışına seyahate gidiyor. Onun olmayışı beni duygusal olarak da zorluyor. Çünkü Murat bana güç veriyor. Yanımda olduğunda her şey biraz daha kolay geliyor. O yokken sadece fiziksel değil, ruhsal olarak da yoruluyorum. Eksiklik hissi başka bir şeymiş.
Bu dönemin tek gözle görülür faydası? Kilo! Neredeyse doğum öncesi kiloma döndüm, hareketin böylesi! Ama en büyük kurtarıcım yine annem oldu. Ben okuldayken Arven’e o bakıyor. Sadece Arven'e mi, bana da o bakıyor, beni toparlıyor. Onun sevgisi, sabrı, anlayışı olmasa gerçekten altından kalkamazdım.
Analar... İyi ki var.