E-spor son yıllarda öyle büyük bir patlama yaşadı ki, artık stadyumlar dolup taşarken, milyonlarca kişi turnuvaları canlı izliyor. Ancak bu büyük ilgiye rağmen hâlâ şu soruyu soranlar var: “E-sporcu dediğin sporcu mu şimdi?”
Önce şu soruyla başlayalım: Sporcu kimdir?
Sporcu, bedensel ya da zihinsel efor gerektiren bir disiplinde düzenli olarak antrenman yapan, yarışmalara katılan, performansını artırmak için sistemli çalışan kişidir. Bu tanıma göre satranç oyuncusu da sporcudur, okçuluk yapan da, masa tenisi oynayan da.
Bu tanıma göre, Evet, oturarak bilgisayar başında saatler geçiriyorlar, terli formaları yok veya antrenmanları nefes nefese geçmiyor ama onlar da bir sporcu.
E-Sporun Perde arkasında ne var?
Sporcu olmanın tanımı sadece bedensel güçle sınırlı değil. Zihin, refleks, strateji, disiplin. Bunların hepsi e-sporda fazlasıyla var. Profesyonel oyuncular günde ortalama 6-10 saat arası antrenman yapıyor. Ama bu antrenman sadece oyun oynamak değil; rakip analizi, refleks çalışmaları, takım içi taktikler, hatta psikolojik hazırlık da işin içinde.
Birçok büyük e-spor takımın psikoloğu, beslenme uzmanı ve kondisyon koçu var. Çünkü bu meslek, yüksek stres ve baskı altında performans göstermeyi gerektiriyor.
Örneğin, 16 yaşındaki Bugha, 2019’da Fortnite Dünya Kupası'nı kazandığında 3 milyon dolar ödül aldı. Ama bu başarı, tesadüf değildi. Her gün saatlerce antrenman yapan, mental gücünü ve oyun bilgisini geliştiren bir sporcuydu. Aynı şekilde Türkiye’nin önde gelen e-spor takımlarından Eternal Fire, CS:GO alanında turnuvalara hazırlanırken kamp yapıyor, performans analizi alıyor ve ciddi bir fiziksel zihinsel tempoya giriyor. Yani klasik anlamda “sporcu” gibi yaşıyorlar.
E-sporcuları sporcu olarak görmemek, satranç ustalarını da sporcu saymamak gibi olur. Oysa satranç da zihinsel bir mücadele, tıpkı e-spor gibi. Aradaki tek fark, oyun tahtası yerine klavye ve mouse kullanıyor olmaları. Sonuç olarak, e-sporcular da gerçek birer sporcu. Belki formaları çamur olmuyor, ama akılları, refleksleri, psikolojileri her gün antrenmanla keskinleşiyor. Onları sadece “oyun oynayan çocuklar” olarak görmek, aslında içinde bulunduğumuz çağın gerçekliğini ıskalamak olur.