Merhaba sevgili okuyucum,
Bugün sizlerle çiçeklerin geçmişteki önemine dair bir yolculuğa çıkacağız. Bu konuyu araştırmama vesile olan şey, yaşı büyük insanların kıyafetlerinde neredeyse sadece çiçek desenleri görmemdi. İlginçtir ki çiçekli olan her şeyi tercih ederler; yazmalarında, gömleklerinde, hatta evdeki örtülerde bile çiçek motifleri vardır. Bu ilgileri beni, çiçeklerin eski zamanlardaki yerini ve anlamını düşünmeye sevk etti.
Müzedeki padişah kaftanlarında, annemin gençliğinde işlediği örmelerde, kadınların yazmalarında hep çiçek desenleri görüyorum. Özellikle lale ve gül motifleri dikkat çekiyor.
Osmanlı’da lale ve güle İslami anlamlar yüklenmişti. Bu yüzden cami halılarında, seccadelerde, minyatürlerde sıkça bu iki çiçeği görürüz. Tasavvufta ve İslam edebiyatında, Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed gül ile; Allah ise lale ile sembolize edilmiştir.
Sultan III. Ahmed döneminde İstanbul’a 2000 çeşit lale getirilip yetiştirilmiştir. Bu dönem “Lale Devri” olarak anılmış, lale halk tarafından büyük bir sevgiyle benimsenmiştir.
Gelelim nergise… Benim en sevdiğim çiçektir. Her ne kadar Osmanlı motiflerinde çok sık yer bulmasa da, değinmeden geçemedim. Hoş kokusuyla kış aylarında içimizi ısıtır. Nergisin anlamı ise “karşılık bulamayan aşık”tır. Ayrıca mitolojik bir hikâyesi de vardır. Türkçedeki “narsist” kelimesinin kökeninin de nergis çiçeğinin bu anlamından geldiğine inanılır.
Zambak ise Osmanlı’da kız isteme geleneklerinde önemli bir yere sahipti. Eğer mevsimiyse, kız istemeye giden kişi yanında mutlaka zambak çiçeği götürürdü. Mevsim değilse, küçük şişelerde zambak kokusu götürülürdü. Çünkü zambak, saf aşkı ve temiz duyguları temsil ederdi.
Osmanlı’da çiçeklerin renklerinin bile anlamı vardı. Örneğin bir evin penceresinde sarı bir çiçek görüyorsanız, o evde bir hasta var demekti. Bu, sokaktan geçen satıcılara ya da komşulara sessiz olunması gerektiğini anlatırdı. Peki kırmızı çiçek? O da o evde evlilik çağına gelmiş bir kız olduğunu gösterirdi.
Çiçeklere yüklenen bu anlamlar beni her zaman büyülemiştir. Bazen sessizlikle bile çok şey anlatabiliyorlar. Ne güzel bir dil, değil mi?