Aşkın yıllar boyu sürdüğünü nasıl bileceğiz? Osmanlı’nın nezaketi, yardımseverliği nasıl işledi kültürümüze? Tam bu noktada sizlere bu soruların cevabı olarak bu hastaneyi anlatacağım. Zeynep Hanım ve Yusuf Kâmil Paşa‘nın özel mülklerini vererek yaptırdıkları belki de en derin anlamlı hastanedir Zeynep Kâmil Hastanesi.
Biraz derinlere inelim; Yusuf Kâmil yoksul bir aileden gelen, amcasının yanına gönderilip orda okuması sağlanan bir çocuktu. Büyüdü, gelişti ve yanına gönderildiği Mısır Valisi Kavalalı Mehmet Ali Paşa’nın güvenini kazandı. Şimdi gelelim Züheyla Zeynep Hanım’a. Kendileri paşanın biricik kızı idi. Ne kadar çok isteyeni olsa da Mehmet Ali Paşa bir türlü onları kızına layık görememiş. İşte tam bu sıralarda bir ışık yandı 1830lu yıllara. Mısır Valisi Kavalalı Mehmet Ali Paşa’nın kızı Zeynep Hanım ve paşanın kâtibi Yusuf Kâmil derin bir aşka düştüler. Paşa bu aşkı gördü mü görmedi mi bilinmez, onları nikahlamaya karar vermişti. Halkın bazısının sesini yükselten bu aşk dolu evlilik kararı, sarayın huzurunu bozunca ikisi arasına kocaman yollar girdi. Bu aşkın karşısında engeller durur mu sandınız? İki aşık yıllar sonra birbirlerine kavuştular ve Üsküdar’a yerleştiler. İkisi de çocukları çok seviyor ve bir gün kendi çocuklarını kucaklarına almanın hayaliyle yanıp tutuşuyorlardı. Ancak gelin görün ki hiçbir zaman çocukları olmadı. Ama onlar yetimlerin ana babası oldular. Çocuklara, annelere yardım ettiler. İlerleyen zamanlarda Üsküdar’dan bir arsa alıp oraya 100 yataklı bir hastane inşa ettirdiler. Zeynep Hanım doğuracak annelere, yeni doğan bebeklerin o güzel seslerine dokunmak istiyordu. Çift bu hastaneyi inşa ettirdikten sonra ücret olmaksızın kadınların burada doğurmalarına imkan sağladılar. Bu hastane aşkı, umudu, hevesi içinde barındırıyordu. Hastanenin tam karşısına kendi türbelerini yaptırdılar. Neden orası diye merak edecek olursanız cevabı okumadan önce göz yaşlarınıza hakim olun; tam hastanenin karşısına yaptırdıkları türbede, artık hayatta olmasalar dahi sonsuza kadar o hastanede doğan bebeklerin ağlama seslerini duymak, huzur bulmak istemişler.
Düşünsenize aşık olduğunuz eşinizle en büyük hayallerinizden biri bir çocuğunuzun olması, ancak olmuyor. Ama şimdi kim bilir kaç çocuğun doğum seslerine, hayat ışıklarına vesile oldular. Hastane o kadar güzeldi ki, çift daha sonrasında içerisine cami de yaptırdılar ve halk arasında hastane artık sanat eseri olarak dahi geçiyordu.
İYİLİĞİN KARŞILIĞI UFACIK BİR İSTEK
Çiftin doğuran analardan, bebeklerin babalarından tek istekleri vardı: çocukları erkek olursa adını Kâmil, kız olursa Zeynep koysunlar idi. İsimleri olmasa bile göbek adları böyle olsun istediler. Ve gerçekten de günümüzdeki bu iki isme sahip insanların hikayeleri genelde bu hastanede başlamıştır.
Burada hemen kendime döneyim, bende bu hastanede doğdum. 5 aralığın öğle saatlerinde doğduğumda ağlama seslerimle hemşireler doktorlar büyük bir sevince doluşmuşlar ve göbek adımı Zeynep koydular. Annem bu hikâyeyi bana yıllardır anlatır, doğduğumda hastaneden çıkarlarken beni kucağına alıp hastane içerisinde bulunan Zeynep Hanım ve Kâmil Bey’in türbesinde dua okumuş.
Siz bu hastanenin hikayesini biliyor muydunuz? Ya da siz de benim gibi bu hastanede doğan aşk meyvesi bebek misiniz? Yorumlarda cevaplarınızı bekliyorum.