Aya İrini Kilise Müzesi
Aya İrini Kilisesi’ni ilk duyduğumda, tarihinin Bizans dönemine kadar uzandığını öğrenmiştim. Açıkçası İstanbul zaten birçok Bizans dönemi eserine ev sahipliği yapıyor, ne farkı olabilir diye düşünmüştüm. Bu sorunun cevabını ise 1-2 yıl sonra YouTube’da izlediğim Mor ve Ötesi’nin Aya İrini konseri videosuyla bulmuştum.
Diğer kiliselerden farkı, açık ara kilisenin doğal yankı (echo) ve akustik sisteminin müthiş bir şekilde ayarlanmış olmasıydı. Orada konser veren sanatçıların videolarını izlediğimde, koca koca hoparlörler yerine daha basit ses sistemleri kullandıklarını fark ettim. Bunun sebebi, kilisenin olağanüstü akustiğe sahip olmasıydı. Ayrıca internetten araştırdığımda, İstanbul’un fethinden sonra Osmanlı döneminde cephanelik olarak kullanıldığını öğrenmek de oldukça ilgimi çekmişti.
Şimdi size anlattığım hikâyeye benim gözümden baktınız; gelin bir de birlikte bakalım, bu Aya İrini aslında neymiş?
Aya İrini, İstanbul’da inşa edilen ilk Bizans kilisesidir. İmparator Konstantin, şehri yeniden inşa ederken 4. yüzyılda bu kiliseyi yaptırmış ve adını “kutsal barış” anlamına gelen Hagia Eirene’den almıştır. Aynı zamanda Penelope adındaki bir azizenin mucizelerle dolu yaşam öyküsüne ithafen onun adını da taşır.
Kilise, Bizans'tan günümüze ulaşan atriumlu (avlulu) tek yapıdır. İlk olarak ahşap malzemeden inşa edilen Aya İrini, 532 yılında çıkan isyanlarda yanmıştır. İmparator Jüstinyen tarafından yeniden inşa edilse de, 564’te tekrar bir yangında zarar görmüş, ardından çeşitli depremlerle yıpranmıştır. Her seferinde onarılan kilise, üç büyük restorasyon geçirmiştir.
Osmanlı döneminde, Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul'u fethinden sonra Aya İrini camiye çevrilmemiş; bunun yerine silah deposu ve iç cephane olarak kullanılmıştır. 19. yüzyılda ise içerisindeki silahların antika değer kazanmasıyla birlikte Osmanlı’nın ilk müzesine dönüştürülmüş ve 1846’da burada sergi düzenlenmiştir. 1869’da Müze-i Hümayun adını alan yapıdaki eserler, 1875’te Çinili Köşk’e taşınmıştır. 1908’den itibaren ise askeri müze olarak hizmet vermiştir.
Günümüzde, tarihi önemi nedeniyle korunarak Ayasofya Müzesi’ne bağlı bir birim olarak varlığını sürdürmektedir. Kilisenin içindeki süslemelerin çoğu, Bizans dönemindeki ikonoklazm (ikonaların yasaklanması) nedeniyle yok olmuş; yalnızca bazı sembolik motifler günümüze ulaşabilmiştir.
Böylesine tarihi ve neredeyse bin yılı aşkın süredir ayakta kalan bir yapının restorasyonlarla günümüze ulaştırılması ve sanatçıların sahnesi haline gelmesi, aslında bizim ne kadar korumacı bir kültüre sahip olduğumuzu ve toplum olarak sanata ne denli önem verdiğimizi gösteriyor. İstanbul’a gezmeye gittiğimde Aya İrini’yi ziyaret etmeyi sabırsızlıkla bekliyorum. Hele bir de orada ünlü bir Türk rock grubunun konserine denk gelirsem… işte o zaman tadından yenmez!
Peki sen böyle büyüleyici bir kilise müzesinde konser dinlemek ister miydin? Gel, yorumlarda buluşalım!
İşte büyüleyici Aya İrini Kilise Müzesi:
Konser Dönemi Aya İrini: