Hayatta en keyif aldığımız anlardan biri de güzel bir şeyi kokladığımız o küçücük ama sihirli anlardır, değil mi? Yeni yıkanmış çamaşır kokusu, taze çekilmiş kahve çekirdekleri, dalında mis gibi kokan çiçekler ya da yağmur sonrası toprak kokusu… Bunlar sadece birer koku değil; aynı zamanda huzurun, temizliğin ve rahatlığın ta kendisi.
Aslında bu kokuların bizi bu kadar etkilemesinin bilimsel bir açıklaması var: Aromaterapi!
Aromaterapi, doğanın özünü yani bitkilerden elde edilen uçucu yağları kullanarak bedenimizi ve ruhumuzu iyileştirme yöntemidir. Kısacası doğanın kokusunu şişeleyip bize huzur olarak sunan bir şifa yöntemi gibi düşünebiliriz.
Lavanta, nane, limon, çay ağacı… Her birinin kendine has bir etkisi, bir dili var adeta. Mesela lavanta yağı, stresli ve uykusuz geçen bir günün ardından seni yumuşacık bir uykuya davet eder. Sadece birkaç damla yastığına damlatman yeterli. Enerjin mi düşük? Nane yağı "Hadi toparlan, devam!" der gibi canlandırıcı bir etki yaratır. Limon yağı odaklanmana yardım ederken, çay ağacı yağı ise bağışıklık sistemini desteklemede kullanılır.
Peki bu yağları nasıl kullanacağız?
Yöntem çok! En yaygın olanı bir difüzöre birkaç damla damlatmak. Ortamın havasını anında değiştiriyor. Ya da sıcak bir banyoya ekleyip günün yorgunluğunu buharla birlikte üzerinizden atabilirsiniz. Dilerseniz bir masaj yağına birkaç damla ekleyip gevşemenin tadını çıkarabilirsiniz.
Ama önemli bir uyarı: Uçucu yağları doğrudan cilde sürmek yok! Cilde uygulamak istiyorsanız önce bir taşıyıcı yağ (örneğin badem yağı ya da hindistan cevizi yağı) ile karıştırmanız gerekiyor. Ayrıca ilk kez kullanacaksanız mutlaka küçük bir cilt testi yapın, alerji riskini göz ardı etmeyin.
Aromaterapi, sadece güzel kokmakla kalmaz; aynı zamanda zihnini boşaltmanın, kendine şefkat göstermenin, küçük ama etkili bir "ben zamanı" yaratmanın en doğal yollarından biridir.
Doğanın kokularıyla derin bir nefes almak, günün koşturmacasına bir dur demek istersen aromaterapi tam sana göre. Unutma, bazen iyi hissetmek için sadece bir damla huzur yeter…