Sabah uyanır uyanmaz elimiz telefona gider. Dersten önce bir göz atarız, derste yine bakarız. Kahve, gece yatmadan … Gözümüz, gün içinde yüzlerce defa küçük bir ekrana kilitleniyor. Peki bu alışkanlık, göz sağlığımıza ne kötülüklerde bulunuyor?
Gözlerimiz aslında yakın mesafeye uzun süre odaklanmak için uygun değil. Ekranlara saatlerce bakmak, doğal göz hareketlerimizi sınırlar ve bazı sıkıntıları beraberinde getirir.
Dijital göz yorgunluğu buna örnek. Göz kuruluğu, baş ağrısı, bulanık görme, gözde batma hissi gibi. Bu sadece masa başı çalışan birinin değil, günümüzdeki her insanın problemi. Ayrıca ekranlardan yayılan mavi ışıklar her ne kadar mavi ışık koruyucu gözlük vb. takılsa da uyku düzenini bozuyor ve uzun vadede gözdeki retinaya zarar veriyor. Ekrana odaklanınca oluşan bir diğer problem ise göz kırpma sayısındaki azalma. Bunun sonucunda ise göz kuruluğu ve tahrişler meydana geliyor.
Yapılan bazı araştırmalara göre bu problemler için en riskli grup 18-25 yaş arasındaki genç yaş grubu. Çünkü ekranlarla en ilgili yaş grubu bunlar. Bu yüzden günümüzde birçok gencin gözünde miyop sorunu var.
Aslında gözleri korumak için bazı yollar var. Örneğin 20-20-20 kuralı. Bu kurala göre her 20 dakikada bir 20 saniye boyunca 6 metre uzağa bakmak gerekiyor. Bir diğer yol ise ekran parlaklığını gözler yorulmayacak şekilde ortam ışığına göre düzenlemek. En kötü ihtimalle ihtiyaç halinde suni göz yaşı damlası kullanılabilir. Bu da göz kuruluğuna bir çözümdür.
Kısacası telefonlar hayatımızın bir parçası olabilir ancak kendimiz ve gözümüz için yatmadan 30 dakika önce ekrana bakmayı bırakmak hem göz sağlığımızı hem de uyku kalitemizi korur. Hiçbirini yapamıyorsak bile bunu yapmalıyız.