Son birkaç yıldır Stranger Things, D&D'ye olan ilginin artmasına fazlasıyla katkıda bulundu çünkü bu dizi birçok insana D&D'yi denemeleri için telkinde bulunuyor. Bence yeni başlayan oyunculara ve yıllardır D&D gibi masa üstü rol yapma oyunlarını oynayanlara oyunu iyi bir şekilde temsil edip etmediğini sormaya değer. Dizi, oyunu oynamayan arkadaşlarımızın ve akrabalarımızın ne yaptığımızı anlamalarına yardımcı oluyor mu?
Dördüncü sezonun ilk bölümünde Dustin ve Mike, Lucas'ın büyük basketbol maçına mı yoksa Hellfire Club ile oynayacakları D&D oyununa mı katılacaklarına karar vermek zorunda kalırlar. İkili basketbol yerine D&D oyununu seçer ve her iki oyun arasında epik bir ileri geri sahnesi ile karşılaşırlar. Ama basketbolu ne kadar sevsem de, burada D&D hakkında konuşacağız.
Bu, dizideki tek Dungeons and Dragons sahnesi, bu yüzden konunun ana odağı bu olacak. Genel olarak D&D'yi gerçekten olumlu bir ışık altında gösterdiğini düşünüyorum. Sahne eğlenceli, maceracı, enerjik ve gerilim dolu - D&D'nin olmasını umduğumuz her şey. Ama sanki biraz abartılı. Ve meraklı izleyiciler için, oyunun her zaman böyle olduğu gibi yanlış bir izlenim edinebilirsiniz. Bir kasabayı araştırmak ve çıkmaz sokaklarla karşılaşmak, bir dükkan sahibiyle tartışmak, bir böcek sürüsünü yenmeye çalışırken vahşi doğada yiyecek aramak ve eli boş dönmek gibi daha yavaş oyun içi anları görmüyoruz. Ve kesinlikle bir büyünün nasıl çalıştığına bakıp tartıştığınız, bir sandıkta bulduğunuz tüm ganimetleri tek tek not defterine dakikalarca yazdığınız veya karakterinizin seviyesini yükseltirken saatlerce kural kitabını incelediğiniz karakter dışı anları görmüyoruz.
Ayrıca, oyunu oynamanın birden farklı yöntemleri var. Ancak dizide gördüğümüz bazı önemli anların birçoğumuza ilham vereceğini düşünüyorum. Öncelikle, DM'ler olarak oyuncularımızın oyuna bu kadar dahil olmalarını ancak ümit edebiliriz. Ayrıca oyuncular olarak, DM'lerimizin Eddie Munson gibi az da olsa bir enerjiye ve tutkuya sahip olmasını düşleyebiliriz.
Oyun için yaratılmış ortam da oldukça başarılı. Bence muhtemelen okul tiyatrosunun sahne arkasına yerleşmişler çünkü ortamı daha gerçekçi ve ilgi çekici kılmak için sahne ışıklarına erişimleri var. Mumları var, dekorları var ve bu benim hep hayal edip elde edemediğim bir ortam. Ancak bu az önce dile getirdiğim gibi, birçok insanın oynadığı ortamdan çok uzak ve yeni başlayanlar, oyunlarının ve DM'lerinin dizide gördüklerine benzememesi ile yeniden oyundan uzaklaşabilirler. Yeni DM'lere verebileceğim bir tavsiye de şu olur, beklentilerinizi biraz düşürün. Eddie Munson ya da internette gördüğünüz diğer DM'ler gibi olmak zorunda değilsiniz. Kendiniz olun. Yeni oyuncular için de, her zaman oyunda aksiyon peşinde koşmak zorunda değilsiniz. Zaman zaman daha rahat bir ortam arayın ve sakin anların tadını çıkarın. Hatta belki kendinizi biraz sıkılmış bulduğunuz anlar bile olabilir. Olur böyle şeyler.
Yine de, dizideki oyun sahnesinin genel olarak harika olduğunu düşündüm ve şunu kabul etmeye hazırım, bir Dungeons and Dragons oyununun ne olduğunu ve nasıl oynandığını doğru bir şekilde yansıtmaya çalışmıyorlar; içinde biraz D&D olan eğlenceli bir hikaye anlatmaya çalışıyorlar.
Bahsetmeye değer bir başka şey de dizideki bazı karakterler ve o zamanın medyası arasında D&D'nin tehlikeleri hakkında gördüğümüz ahlaki panik. Bu 1980'lerde çok ciddi bir meseleydi. Aslında, dizideki olaylardan sadece altı ay önce 60 Minutes adlı bir TV programının, gençlerin D&D oynamasını bir sürü cinayet ve intiharla ilişkilendiren kötü şöhretli bölümü yayınlanmıştı. Gary Gygax'ın sözleriyle, "ne kadar bilim dışı olursa olsun, bu bir cadı avından başka bir şey değil." Ayrıca 1979'da genç Dallas Egbert isimli bir gencin kaybolması da söz konusuydu ve başlangıçta D&D'ye olan sözde takıntısı yüzünden suçlanmıştı. Tabii ki tüm bu iddialar çürütüldü ve daha sonra kendisi New Orleans'ta bulundu. Ama olan olmuştu. Düşünsenize. Haber kaynakları hiçbir zaman "Eggbert'in Kayboluşu Hakkında Yanılmışız, D&D ile Bir İlgisi Yokmuş" gibi başlıklar taşıyan hikayeler yayınlamadı. Bunun yerine, olayları dramatize eden bir roman ve genç bir Tom Hanks'in oynadığı Mazes and Monsters (Labirentler ve Canavarlar) adlı TV için yapılmış bir filmimiz var. Tüm bunlar D&D'nin kafalarımızı karıştırdığı ve çocukların fantezi ile gerçeği ayırt etmekte zorlanacağı fikrini daha da yaydı. D&D, gerçekte milyonlarca insanın bu oyunu oynadığı bu dönemde kolay bir günah keçisi oldu. Ve evet, bu insanlardan bazıları gerçekten kötü şeyler de yaptı. Ama bir kaç kötü niyetli insan yüzünden bütün herkesi aynı kefeye koymak ne kadar doğru olabilir? Bununla birlikte, D&D'nin okültizmle bağlantılı olduğu iddiaları ortaya çıkmıştı, çünkü kitapların çoğu gerçek dünya dinlerinde mevcut olan iblisleri ve tanrıları tanımlıyordu. Ve aynı doğrultuda, elbette kurgusal olan Hellfire Club adı ve tişörtler, muhtemelen Stranger Things'deki karakterlerin durumuna çok yardımcı olmadı. Ama bu tarz cesur şeyler 1980'lerde D&D'nin cazibesinin bir parçasıydı. Ancak o dönemde D&D'nin yapımcıları olan TSR, 80'lerin sonu ve 90'ların başında geri adım atarak bu imajdan uzaklaşmaya çalıştı.
Bu konuyu toparlamak gerekirse, dizinin D&D'nin bu ününe yer vermesinin hoş olduğunu düşündüm. D&D'nin aldığı olumsuz basın muhtemelen birçok meraklı ve bazen de asi gencin ilgisini çekmeye yardımcı oldu, ancak aynı zamanda birçok insanı bu harika hobiden korkutmuş olması da üzücü bir gerçek.
Burada D&D'nin dizideki rolü ve karakterlerin yaşamları hakkında söylenebilecek çok şey var ama bir gamer olarak, sevgili hobimize böylesine saygılı davranan ve onu arabalar ve diğer trendler gibi 80'lerin birçok süsünden daha fazlası olarak ele alan bir dizimiz olmasını seviyorum. Aksine bu dizi oyunu, karakterlerin bazı rolleri, bazı mücadeleleri ve arkadaşlıkları ile ilişkilendiriyor ve buna şahit olmak çok güzel bir şey.