İsrail’in geliştirdiği Demir Kubbe Hava Savunma Sistemi, kulağa bilim kurgu gibi gelse de, gerçek dünyada şehirleri roketlerden, havan mermilerinden ve dronlardan koruyan oldukça etkili bir teknoloji. Özellikle sivillerin yaşadığı bölgeler ve kritik altyapılar için adeta bir can simidi görevi görüyor.
Sistemin en dikkat çekici özelliği ise hızlı tepki verebilmesi ve bunu maliyet açısından da mümkün olduğunca verimli bir şekilde yapması. Yani hem etkili hem de “boşa füze harcamamaya” özen gösteriyor.
Peki nasıl çalışıyor bu sistem?
Önce, düşmandan fırlatılan bir roket radarlar tarafından tespit ediliyor. Ardından devreye yapay zekâ destekli yazılım giriyor ve roketin nereye düşeceğini saniyeler içinde hesaplıyor. Eğer roketin hedefi yerleşim yeriyse, hemen en yakın bataryadan Tamir adı verilen bir füze fırlatılıyor.
Tamir füzeleri ise oldukça zeki. Hedefe çarpmaktan ziyade, onun hemen yakınında patlayarak yok ediyorlar. Bu da hedefin etkisiz hale gelmesini sağlıyor. Ancak gerektiğinde tam isabetle vurma (hit-to-kill) yetenekleri de mevcut. Yaklaşık 70 km menzile sahip olan bu füzeler, savaş başlıklarını tam ortalarında taşıyor.
İsrail, Demir Kubbe’yi 2011 yılında devreye aldı ve o günden beri sistem; kötü hava, gece-gündüz fark etmeksizin aktif şekilde çalışıyor. Aynı anda birden fazla tehdide karşı savunma yapabiliyor ve bu da onu çok katmanlı savunma sistemlerinin vazgeçilmez bir parçası haline getiriyor.
Tabii her şey güllük gülistanlık değil. Sahada kendini kanıtlamış olsa da, stratejik anlamda Filistinli grupları tamamen durdurabildiği söylenemez. Yani sistem tehditleri havada imha edebiliyor ama tehdidin tamamen ortadan kalkmasını garanti edemiyor.
Bir de işin maddi boyutu var. İlk başta tüm masrafları İsrail üstlense de, sistemin yüksek maliyetleri nedeniyle ABD’den yardım alınmak zorunda kalındı. Hatta ABD Kongresi’ne göre, bugüne kadar yaklaşık 3 milyar dolarlık katkı sağlandı – ki bu rakam, sistemin ne kadar maliyetli olduğunu gösteriyor.