Her şeye sahip olmak istiyoruz, hem de sonsuza kadar! Unutmamak istiyoruz, ve unutulmamak. Çünkü insanız ve çünkü önemsiyoruz. Tarihte gözümüzü neye koyduksak onu elde ettik ve bugün sizlere sesi elde edişimizden bahsetmek istiyorum. Bir sevdiğimizin sözleri, uyandığımız zaman bizi selamlayan kumru ya da içimize işleyen bir parçanın en güzel yeri. İnsanlar ölebilir, kumrular uçabilir ve şarkılar bitebilir ama kaydedilen ses kaybolmaz.
Yıllardan 1877. 93 Harbinin başladığı yıl. Bir önceki sene Graham Bell telefonu icat etmiş, şirketini de bu yıl açmış. Thomas Edison da ilk ses kayıt cihazını, yani fonografı icat etmiş. Bu adamların hepsi nasıl aynı dönem yaşadı şaşırıyorum gerçekten, bize bir şey kalmamış. Konuyu dağıtmayalım, aslında ilk ses kaydı 1860 yılında bay Scott tarafından alınıyor ve bu kayıt Fransız halk şarkısı “Au Clair de la Lune”.
Edison ve icadı olan fonograf. Bakar mısınız, ne kadar gururlu bir centilmen.
Bu fonograf denen zımbırtının folyo ya da kurşun kaplı silindirleri oluyormuş. Ses dalgalarının iğnesini sallaması sonucunda bu dönen silindirin üstüne sesin izi işleniyor ve başka bir iğneyi bu diske sürterek de işlenen ses duyulabiliyormuş. Bu icat ses kaydı için kullanışlı olsa da bu silindirleri çoğaltmak maalesef bir dertmiş.
Ardından 1888’de gramofon icat ediliyor ve hayat değişiyor. Neredeyse fonografla aynı şey fakat silindir yerine bir disk, yani plaklar var. Plaklar böylece hayatımıza girmiş oluyorlar çünkü çoğaltılmaları da kolay. 1930’lara kadarsa hiçbir şey değişmiyor dümdüz bunu kullanıyorlar ve bundan sonra da kasetler ortaya çıkıyor. Kaset kayıtlarında manyetik bantlar kullanılıyor. Ses dalgaları, kayıt cihazının içinde elektronik sinyallere dönüştürüyor, bunları da başına gönderip minnacık mıknatısların yüklerini değiştiriyormuş. Bant sabit hızla bu başın etrafında dolanırken manyetik parçacıklar da mıknatıslar tarafından düzenleniyor ve çok çok çok ufak işlemeler oluyor.
Kısacası sihir, başka açıklaması yok. Çok memnun olduğum bir sihir, ortaokulda mp3 çalarımla az uyuyakalmadım. Bugün de Spotify denen mucizevi uygulama iyi ki var, düşünsenize bundan iki yüz yıl önce silindire iğne tutmanız gerekiyordu müzik dinlemek için. Yine de sihir olduğu gerçeğini değiştirmiyor. Ya da her ses kayıt cihazının içinde minik yaratıklar var ve her ses yayma cihazının içinde bulunan diğer minik yaratıklara fısıldayarak ne demeleri gerektiğini söylüyorlar. Bildiği büyü. Ben hala ses kaydının bilimsel olarak gerçek olabileceğine inanmıyorum. Aynı şey fotoğraflar için de geçerli ama onu başka zaman yazacağım. Edison zaten üçkağıtçının önde gideniymiş, öyle duydum yani. Kasetlerden sonra dijital kaset kayıtları (kasetin neredeyse aynısı ancak artık ses orijinal olmaktan çıkıp ses kaydındansa veri kaydına dönüşüyor. Bu notu sonraki okuyacağınız kelimeleri yazdıktan sonra merak edip eklemeye karar verdim.) var o da neredeyse aynısı sadece birkaç şey farklı çok merak ediyorsanız gidip araştırabilirsiniz ben o kadar da merak etmiyorum artık. Kendinize iyi bakın.