Yapay Zekâlı Arabalar: Direksiyonu Teknolojiye Bırakmaya Hazır mıyız?
Bir zamanlar sadece bilim kurgu filmlerinde izlediğimiz sürücüsüz arabalar artık gerçek hayatta da var. Yapay zekâ, trafik akışını analiz eden, yol durumunu kontrol eden ve sürücü müdahalesine ihtiyaç duymadan bizi A noktasından B noktasına ulaştıran araçları yarattı. Elon Musk’ın Tesla’sından Google’ın Waymo’suna kadar birden fazla dev şirket, tamamen otonom bir ulaşım sistemi için birbirleri ile yarışıyor. Ama bu noktada durup birazcık düşünmemiz gerekiyor: Direksiyonu tamamen yapay zekâya bıraktığımızda, teknolojinin hayatımızı nasıl farklı hale getirdiğini gerçekten anlamış olacak mıyız?
Yapay Zekâlı Arabaların Teknolojik Devrimi
Teknoloji hızla gelişirken, otomotiv sektörü de bu teknolojik gelişmeye ayak uydurdu Artık arabalar sadece bir ulaşım aracı olmanın yanı sıra, akıllı cihazlar hâline geldi. Yapay zekâ, sürüş güvenliğini artırmak, trafik kazalarını azaltmak ve sürücülere daha konforlu ve güvenli bir yolculuk sunmak için geliştiriliyor ve her geçen gün bu gelişim daha da ileri gidiyor. Bugün birçok araç, şerit takip sistemleri, otomatik frenleme ve adaptif hız kontrolü gibi yapay zekâ destekli teknolojilere sahip. Ancak tamamen sürücüsüz araçlar için geliştirilen sistemler, sadece yoldaki tabelaları ve trafik işaretlerini okumuyor; çevredeki yayaları, diğer araçları, hava koşullarını ve hatta sürücünün yüz ifadesini bile analiz edip duruma göre hareket edebiliyor. Bunu düşündüğümde, çocukken izlediğim gelecekle ilgili filmleri hatırlıyorum. Araba kendiliğinden hareket ediyor, sürücüsu oturuyor, başka işlerle uğraşıyordu. O zamanlar bu bir hayaldi. Şimdi ise gerçeğe dönüşmek üzere. Hatta bazı ülkelerde gerçek oldu bile. Ama bu hayal, düşündüğümüz kadar kusursuz mu?
Yapay Zekâ ile Güvenlik Paradoksu
Otonom araçların sunduğu en büyük faydalardan biri güvenlik. Her yıl milyonlarca trafik kazası yaşanıyor ve bunların büyük çoğu insan hatalarından kaynaklanıyor. Dikkatsizlik, yorgunluk, hız tutkusu veya basit bir refleks eksikliği gibi. Peki, tüm bu hataları ortadan kaldırabilecek bir teknoloji varsa, neden hemen kullanmıyoruz? Aslında mükemmel gibi görünse de, biraz düşündüğümüzde bazı sorular kafamızda yer ediyor. Örnek vermemiz gerekirse, yapay zekâ bir kaza anında kimi koruyacağını nasıl belirleyecek? Aracın içindekini mi yoksa dışarıdaki yayayı mı? ya da ikisini birden nasıl koruyacak? İnsanlar bu tür ahlaki kararları içgüdüleri ile verebilirken, yapay zekâ belirli yazılımlara dayanarak hareket edecek. Peki, bu algoritmalar kimin öncelikli olduğuna neye göre karar verecek mesela, Google’ın Waymo projesinde, yapay zekâ destekli araçların bazı zamanlarda fazla tedbirli davrandığı ve normal sürücülerle senkronize olamadığı gözlemlendi. Yani insanlar kadar esnek kararlar veremiyorlar. ve bu durum ölümcül hatalara bile sebep olabilir. Teknoloji mükemmel olana kadar kaç hata daha kabul edilebilir?
Yapay Zekâlı Arabalar İnsan Davranışlarını Taklit Edebilir mi?
Benim en büyük sorularımdan biri şu: Yapay zekâ gerçekten bir insan gibi sürüş yapabilir mi? Trafikte bazen kuralların dışında hareket etmemiz gerekebilir. Bir yaya aniden yola atladığında reflekslerimiz konuşur. Ya da bir şerit daralması olduğunda, bazen diğer sürücüyle göz teması kurarak "geçebilirsiniz" işareti yaparız. Peki, yapay zekâ bu tür anlık kararları alabilir mi? Şu an var olan sistemler tamamen belirli kurallara bağlı çalışıyor. Ancak insanlar her zaman kurallarla yaşamazlar. Örneğin, yoğun trafikte bir sürücü biraz daha hızlı hareket ederse, yapay zekâlı bir araç bunu tehdit olarak algılayıp aniden durabilir. Bu da kazalara, hatta ölümlere neden olabilir. Ayrıca, teknoloji her ne kadar gelişmiş olsa da, bazı durumlarda yapay zekâ hala yeterince iyi analiz yapamıyor. içgüdüsü olmadığı için insani olarak ta hareket edemiyor. Tesla'nın otopilot sisteminin bazen büyük kamyonları yolun devamı gibi algılayıp yanlış yönlendirmeler yapması gibi örnekler de yaşanmıştır.
Gelecekte Direksiyon Kullanmak Lüks mü Olacak?
Şu anda bir arabaya sahip olmak, birçok insan için özgürlüğüdür. Direksiyon başına geçmek, istediğin yere gitmek, hız yapmak...Ancak yapay zekâlı araçların yaygınlaşmasıyla, insanlar giderek daha az araba kullanır hale gelecek. Eskiden insanlar at binerdi, sonra arabalar geldi ve artık çok az kişi at biniyor. Hatta bu durum bir lüks haline geldi. Belki de 50 yıl içinde insanlar direksiyon başına geçmeyecek. Bunun bir diğer sonucu ise sürüş keyfinin kaybolması olacaktır. Teknoloji bize büyük kolaylıklar sağlıyor ama bazen insan olmanın getirdiği deneyimleri de elimizden alıyor. İnsani içgüdüler teknoloji ile birlikte hareket edemiyor.
Yapay Zekâ Destekli Araçlara Ne Kadar Güvenebiliriz?
Şahsen ben şu an tam otonom bir araca binmeye hazır değilim. Evet, trafikte rahatlık sağlayacağı kesin ama bir yazılıma tamamen güvenmek, kendimi direksiyon başında daha güvende hissetmekten farklıdır. Özellikle siber güvenlik açısından büyük soru işaretleri de doğuruyor. Eğer bir otonom aracın kontrolü ele geçirilebilirse, kötü niyetli kişiler bunu bir silaha çevirebilir. Akıllı sistemler hacklenirse, sürücüsüz araçlar tehlikeli bir hale gelebilir ve insan hayatı için büyük tehlike haline gelebilir. Tüm bunları düşündüğümde, yapay zekâlı arabaların geleceğin bir parçası olacağını görsemde, tamamen insansız bir ulaşım sistemine geçmek için erken olduğunu ve gerekli önlemlerin hala var olmadığını düşünüyorum. Teknoloji ne kadar ilerlerse ilerlesin, insan dokunuşu ve sezgisi olmadan trafiğin gerçekten güvenli olup olmayacağı konusunda çok ta emin değilim.
Sonuç olarak Teknolojiyi Nasıl Kullanmalıyız?
Yapay zekâlı arabalar illaki hayatımızda yer edecek. Ancak teknoloji sadece kullanışlı olduğu kadar güvenli imkanlar da sunmalı. Şu anki gelişmeler ise, tamamen otonom araçlara geçişin zamanla olacağını işaret ediyor. İnsanların bir anda direksiyonu tamamen bırakmasını bekleyemeyiz. Yani, sürücünün kontrolü gerektiğinde devreye girebileceği, ancak yapay zekânın güvenlik açısından destek sağlayabileceği bir yapı gerekiyor. Teknoloji harika bir araçtır, ancak kontrolü tamamen yapay zekâya bırakıldığında insanın rolünü yok mu sayacağız? Belki de asıl soru budur. Direksiyon başında olmadan da gerçekten yolculuğun tadı çıkar mı?