ADIM ADIM LONDRA :
Londra'ya ayak bastığınızda, bir zamanlar büyük bir imparatorluğun başkenti olduğunu hissediyorsunuz. Yüzyıllar boyunca İngiltere'nin kültür, zenginlik, görkem ve beyin harikasıdır. Yeni ve eski, geçmişin ve geleceğin mükemmel bir karışımı ortaya çıkmıştır. İnsanlar gıcırdayan tarihi evlerde yaşarken, dronelar tarafından yemek ve market alışverişi yapmak için sistemler geliştiriliyor. Gelecek ve gelenek arasında mükemmel bir uyum sağladılar.
Londra dünyanın en önemli birkaç zirvesinden biri ama New York kadar modern, asla bir New York gibi yapay değil. Paris kadar köklü ve asil ama asla Paris gibi burnundan kıl aldırmaz değil. Singapur kadar düzenli ama asla onun gibi steril değil, bir Frankfurt gibi kuralcı ama asla otoriter değil. Diğer dünya başkentlerine kıyasla bence en büyük kusuru gri havası olabilir ki ben en çok onu seviyorum .
Londra’da çok fazla otel bulmak mümkün ama otellerin geneli orta ve yüksek fiyatlı. Ben size Londra’nın en iyi yerlerinden fiyat-performans olarak en çok sevilen oteller arasından bazılarını derledim. Böylece istediğiniz bölgeden bütçenize göre bir yer seçebilirsiniz. İŞTE EN İYİ KONUMLAR…
– City of London: Londra’ya ilk kez gelecekseniz gezeceğiniz çoğu müzenin kümelendiği yer o nedenle de imkanınız varsa bu civarda kalmak en iyisi olacaktır. Elbette buradaki opsiyonlarda fiyatlar, bölgenin çok merkezi ve turistik olmasıyla biraz daha yüksek.
– City of Westminster: Buckingham Sarayı’ndan Big Ben’e, St James Park’ından parlamento binasına kadar şehrin çoğu sembolünün bulunduğu turistik bir bölge. Fiyatlar yine daha lokal mahallelere göre yüksek.
– Chelsea: Londra’nın bohem yüzünü hissetmek için ideal bir semt. Müze gezmek, güzel restoranlar ve kafelerde zaman geçirmek isteyenler için iyi bir seçim.
– Camden: Turistik kalabalıktan uzak, Londra’yı Londralılar gibi dolu dolu yaşamak için ideal semtlerden.
LONDRA KÜLTÜR TURU :
Shakespeare Globe Tiyatrosu’nda 6 Pound‘a Shakespeare Oyunları İzleyin
Shakespeare oyunlarının oynandığı 1599 yılında inşa edilen Globe Tiyatrosu'nun aynı yerde yeniden inşa edilmiş versiyonu olan Shakespeare Globe Theatre, 6 pounddan başlayan biletlerle Thames Nehri kıyısında Shakespeare oyunlarını izleyebileceğiniz bir açık hava tiyatrosu. Performanslar Nisan sonu ile Ekim başı arasında gerçekleşiyor ve aynı zamanda küçük bir Shakespeare sergisi de var.
Sky Garden’da Ücretsiz Panaromik Londra Silüeti
Sky Garden'ı bulutların üstünde bir bahçe olarak düşünebilirsiniz. Ayrıca burası bir kamu bahçesi. Açık hava terasında oturup 360 derece Londra silüetine ücretsiz olarak bakabileceğiniz, hoş bir botanik bahçesi içinde bir şeyler yiyip içebileceğiniz sürprizli bir yer.
Giriş için tek yapmanız gereken önceden online rezervasyon yapmak. Biletler her gün yayınlanır ve hangi gün için rezerve edildiyse o gün geçerli olur. Ayrıca giriş saatinden itibaren sadece 1 saatlik zamanınız oluyor. Başka bir deyişle, amaç manzaraya doymak ve bir şeyler içip çıkmak. Terasa günde sınırlı sayıda ziyaretçi alınıyor bu nedenle rezervasyonlar günler öncesinden yapılıyor. Bir saat yetmezse terastaki restoranlarda yemeğe kalırım derseniz çok önceden rezervasyon yapmalısınız.
Halk Otobüsüyle 1.65 Pound‘a Londra’yı Camdan İzleyin
Londra’da şehir turu için turistik tur otobüsleri ve onların dudak uçuklatan ücretlerine mecbur değilsiniz çünkü Putney – Baker Street arasında sefer yapan 74 numaralı halk otobüsü, Kensington, Harrods, Hyde Park, Selfridges gibi yerlerden geçerek Londra’yı baştan aşağı turluyor. Ayrıca 1.65 pound gibi makul bir fiyata sahip.
3 Pound‘a Royal Opera House Performansları, 6 Pound‘a BBC Konserleri İzleyin
BBC her sene yazın, uygun fiyatlı ve klasik müzik konserlerinin o bilinen resmi atmosferinin olmadığı bir düzende Royal Albert Hall’da “BBC Proms” adlı 2 aylık bir konser dizisi gerçekleştiriyor. Program finali de Hyde Park’ta açık havada havai fişek gösterileri ile yapıyor. Bu konserlerde en uygun bilet 6 Pound’dan başlıyor. Etkinlik günü sınırlı sayıda uygun fiyatlı konser bileti satın alınabilir ve boş kalan yerler için biletler de satın alınabilir.
Royal Opera House'daki tiyatro, müzikal ve opera gösterileri için biletler de 3 Pounddan başlayan sınırlı sayıda satış noktasında bulunuyor. Elbette bu en uygun fiyatlı yerleri rahat geniş koltuklar olarak düşünmemek gerekir. Bu yerler genellikle koltuklar değil ayakta durmalık, merdivene dizilmelik, bağdaş kurup oturmalık, sıkışmalık yerler. Yine de o konserleri ve performansları merdivenden de olsa canlı izlemeye değer.
BİRAZDA TARİH KOKAN LONDRANIN GÜZELLİKLERİNE BAKALIM :
Westminster Sarayı (Parlamento Binası)
Burası Birleşik Krallık’ta hem politikanın kalbinin attığı , hem de zamanında kraliyet ailesine ev sahipliği yapan yer. 11. yüzyılda inşa edilen saray, dönem dönem çıkan yangınlardan baya bir nasibini almış. 1512’de çıkan büyük yangına kadar İngiltere krallarının başlıca yerleşkesi olan saray, yangından sonra büyük bölümü hasar görmüş ve sonrasında İngiltere Parlamentosu ve Adalet Divanı’na ev sahipliği yapmaya başlamış. O hepimizin tarih derslerinden hatırlayacağı Avam Kamarası ve Lordlar Kamarası işte bu binada toplanırmış. 1834’de ilkinden çok daha büyük bir yangın çıkmış ve binanın ortaçağdan kalan son kısımları da yok olmuş. O günlerden bir tek, Westminster Hall, St. Jewel Tower, St. Petersburg Stephen Kilisesi'nin manastırı ve Mary Şapeli'nin tavan kemerleri hala ayaktadır.
Big Ben (Elizabeth Kulesi)
Londra’nın bir diğer ikonik yapısı da hiç şüphesiz Elizabeth Kulesi yani en yaygın bilinen ismiyle Big Ben. Aslında Big Ben, kuledeki saatin on üç tonluk devasa çanın adıydı, ancak zamanla tüm kulenin ismi oldu. Westminster Sarayı 1834’de çıkan yangınla zarar görünce, saray kompleksini tekrardan ayağa kaldıran mimar Charles Barry, 1844’de 96 metrelik bu ünlü saat kulesini de tasarımına eklemiş. İlk yapıldığında Big Ben yerine başka bir çan varmış ama onarılamayacak şekilde çatlamış. Daha sonra çatlayan çanın metali eritilip yerine Big Ben yapılmış. Big Ben 31 Mayıs 1859’da ilk kez çalmış. Aslında Big Ben de asıldıktan kısa süre sonra çatlamış ama daha hafif bir tokmak takılıp hasarlı yer döndürülünce çözüm sağlanmış. O gün bugündür ses aynı Big Ben’den çıkıyor.
Aziz Paul Katedrali
Anglikan mezhebine ait Aziz Paul Katedrali, Londra'nın en büyük dini yapısı, Piskoposluk merkezi ve en çok ziyaret edilen yerlerinden biridir. Bu, 17. yüzyıldan kalma olsa da, savaşlarda uğradığı zarar nedeniyle birçok kez yeniden yapılması gerekmiş. İlk inşa edildiğinde 111 metre uzunluğunda Londra'nın en uzun binasıymış. Liverpool Katedrali'nden sonra Birleşik Krallık'taki ikinci büyük dini bina. Buna göre kubbesi dünyanın en büyük kilise kubbesiymiş.
Buckingham Sarayı (İngiliz Kraliyet Sarayı)
Kraliçe Viktorya tahta çıktıktan sonra 1837'den beri Birleşik Krallık'ın Beyaz Sarayı olarak hizmet veriyor. İlk olarak Buckingham Dükü 1702'de burasını kendine Londra malikanesi olarak yaptırdı, ancak zamanla el değiştirerek ve genişletilerek kraliyet konutu haline geldi.
Kraliçe Viktorya'nın eşi Albert 1861'de vefat ettiğinde, yas tutmaya başlar ve günlük zevklerden uzaklaşarak Windsor Şatosu'na taşınır. Saray bir süre boş kaldı, ancak 1901'de Kral Edward ile yeniden canlandı. Kral 5. George zamanında 1914'te, Kraliyet ailesinin halkI selamladığı meşhur balkon inşa edildi. 1. Dünya Savaşı sırasında saray sakinleri Kral 5. George ve Kraliçe Mary hızla kaçmak zorunda kaldı. İkinci Dünya Savaşı sırasında da saray tam dokuz kez bombalandı. Sarayın şapelinde bu bombardımanlarda en büyük kayıplar meydana gelir. Hatta bir hava saldırısı sırasında Kraliçe Elizabeth saraydadır.
Saray sadece yaz aylarında ziyaret edilebilir. Kraliçe'nin Galerisi olarak bilinen bölümde kraliyet eşyaları ve saray odalarının görülmesi mümkündür. Burası Kraliçe'nin resmi ikametgahı olduğundan, sarayın çoğu bölümü ziyaretçilere açık değildir. Bu dönem dışından Londra'ya gelenler için, saraya dışarıdan bakmak ve ünlü asker değişimini izlemek de önemlidir.
Kensington Sarayı
17. yüzyıldan beri İngiltere Krallarının, Kraliçelerinin, Düklerinin ve Düşeşlerinin evi olan bu mütevazi saray, Kensington Bahçeleri içinde yer alıyor. Kral William'ın astım sorunu nedeniyle, Kraliçe Mary ve Kral William 1689'da Thames Nehri'nin yanında, sis ve nemden uzak bu bahçe içindeki sarayı satın aldılar ve burada hayatlarının sonuna kadar yaşadılar. Kraliçe Anne daha sonra sarayda yaşar. 1704'te inşa edilen Orangery, saraya kazandırdığı en güzel parçadır. Bu Orangery zamanla sıradan bir sera olmaktan çıkar ve kraliyet ailesi için eğlenceli bir sosyalleşme yeri haline gelir.
Saray, Kral 1. ve 2. George'un yanı sıra daha sonraki prenslere ve düklere ev sahipliği yaptı. Büyük Britanya Kraliçesi Victoria, 1837'de tahta geçtiğinde Buckingham Sarayı'na yerleşse de, ailesini ve yakınlarını buraya yerleştirir. Burası Kraliçe Mary'nin doğum yeri. 1. Dünya Savaşı sırasında cephede savaşan askerler, sarayın birçok odasını kullanabilir. 2. Dünya Savaşı sırasında Almanlar şehri bombaladı ve saray birkaç yerde hasar aldı, ancak gerekli onarımlar yapılır. Hatta savaştan sonra, 1947'de şimdinin Kraliçe Elizabeth ve Prens Philip, o zamanlar Prenses Elizabeth olan Prenses Elizabeth ile evlenip bir süre burada yaşadılar.
Bugün sarayın turizime açık bölümleri Historic Royal Palaces adlı kar amacı gütmeyen kurum tarafından yönetiliyor. Buradaki turlarla, 18 yüzyıl mimarisinde kral ve kraliçelerin yaşam alanlarını, kraliyet bahçelerini, Kraliçe Viktorya’nın veya Prenses Diana’nın gardroplarındaki kıyafetleri görebiliyorsunuz. Hazır buraya gelmişken sarayın cafesi olarak kullanılan Orangery’de kraliyet ailesi usulü çay içmeyi de es geçmeyin derim.
Tower Bridge
Londra'nın ikonik baskül köprüsü Tower Bridge'dir. Şehrin iki yanını birbirine bağlayan ikiz kuleli köprü 1894'te inşa edildi ve her gün 432 işçinin çalıştığı 8 yılda 11.000 ton çelik kullanıldı. Bir zamanlar köprü buhar enerjisiyle çalışıyordu, ancak şimdi elektrikle çalışıyor. Yine de eski sistemin her detayı korunmuş ve bir sergiye aktarılmıştır. Thames Nehri üzerinde Victoria stili bir makina dairesini ziyaret edebilirsiniz. Köprünün çalışma saatlerine göre burada bulunabilir ve sonradan yapılan cam yürüyüş yolundan manzarayı izleyebilirsiniz.
Kuzey Kulesi, Tower Bridge ziyaretinizin başlangıcıdır. Ardından, West Walkway ve East Walkway boyunca ikonik Glass Floor'u geçiyorsunuz. Güney Kule'den yol seviyesine indikten sonra köprüyü yürüyerek geçiyorsunuz ve sonunda hediyelik eşya dükkanına gidiyorsunuz.
British Museum
Dünyanın en ünlü müzelerinden biri olan British Museum, insanlık tarihinin iki milyon yılından fazlasına tanıklık eden bir koleksiyona sahiptir. Bir müzeden çok, her medeniyetten ve dönemden önemli kültür öğelerini tek bir çatı altında toplayan bir konservasyon merkezi gibi. Müze, 1753'de kuruldu ve yılda 6 milyon ziyaretçi çekiyor. Müzenin bölümleri, Athena'nın tapınağı Parthenon'dan heykeller, mumyalar, Mısır'dan kalıntılar, Roma'dan kalıntılar, Kuzey Amerika yerlileri kültürlerine ait objeler ve modern dönemden kalıcı sanat koleksiyonları ve geçici sergiler içerir. Ek olarak, müzenin cafesi beş çayı içmek için mükemmel bir yer.
Not: Müze krokisi her kat için bir "lütfen kaçırmayın" listesi içerir. Bu listedeki en önemli eserleri kolayca bulabilirsiniz. Müzede bulunan ve zamanında dünyanın dört bir yanından getirilen eserlerin hikayelerini aşağıdaki YouTube videosunda izleyebilirsiniz.
London Eye
Paris'teki Eiffel Kulesi gibi Londra'daki London Eye de turistlerin en sevdiği yerdir. Her Londra fotoğrafında beliren, Big Ben ve Parlemento Binası gibi klasik binalara modern bir kontrast olarak hizmet eden devasa dönme dolap, "London Eye" diyelim hemen anlaşılacaktır. Millennium Wheel olarak da bilinen dönme dolap, Londra'nın South Bank bölgesinde Thames Nehri'ne bakan bir yerde bulunuyor. 135 metre yüksekliği ve 120 metre çapıyla Avrupa'nın en büyüğü. Uzun süredir isminin önüne çeşitli markaların isimleri geldiği için güncel ismini takip etmek zor. Tarihi çok eski değil. 1999 yılında inşa edilen dönme dolap, 2013 yılına kadar Londra'nın en yüksek panaromik gözlem noktası olarak hizmet etti.
Bence Paris'te Eiffel Kulesi'ne, New York'ta Empire State Binası'na veya Londra'da London Eye'da tur atmanın hiçbir anlamı yok. Merak edenler için, biz sadece uzaktan bakmakla yetinip geçtik ama tüm tur, yüksek güvenlikli teknoloji ile yapılmış cam kapsüller içinde yaklaşık yarım saat sürüyor. Güzel bir günde London Eye üzerinde 40 metreye kadar görüş alanınız olduğundan, her kapsül birkaç dilde çevredeki tarihi yapıları anlatan bir rehberlik içerir. Saat 11.00'de ilk tur başlıyor.
Size Londra'dan bahsettim ve gezebileceğiniz yerleri anlatmaya çalıştım, umarım keyif almışsınızdır. Yeni rotalarda görüşmek üzere.