Kızlarım, Merhaba!
Ciddi bir ilişkiden sonra kendini ayırdığın o iyileşme döneminde, aslında sana neyin layık olduğu ve senin neyi hak ettiğin hakkında çok daha fazla fikir sahibi oluyorsun. Bir kere ne istediğini ya da ne istemediğini biliyorsun, düşünüyorsun. Çünkü düşünecek çok vaktin oluyor: “Ben ne yaşadım?”, “Ben ne yaşamalıyım?”, “Bana ne layık?”, “Ben böyle mutlu muyum?” gibi milyonlarca soruyu kendine sormaya başlıyorsun.
Neden mi? Çünkü genelde en kolay yol, hep kendini suçladığın yol oluyor. Ama bu çok yanlış. Evet, insan bazen yüzde yüz haklı olamıyor. Ama kabul edelim kızlar, genel olarak erkekler hatalı. Özür dilerim erkekler, ama gerçek bu.
Bu boş zamanımızda, kendimize odaklandığımız o kısımda kendimizi tanıdığımız için, ister istemez insanlara karşı bir sınır koymaya başlıyoruz. Eskiden aldığımız yaralar, bize hep birer duvar tuğlası örmemize sebep oluyor. Evet, bazen bazı insanlar bunu hak etmiyor. Ama ne yapalım, bunlar da bizim kendimizi koruma hakkımız. Sonuçta o tuğlayı kim koyduysa, karşımızdaki insan gerçekten bize iyi gelen, bizi mutlu eden, hak ettiğimiz biri ise o duvarları zaten yıkabilir. Ve bunu da sadece sözleriyle değil, davranışlarıyla yapabilir.
Önemli olan; aynı hataları, aynı tavizleri tekrar karşımızdakine vermemek. Bence bir ilişkide olmazsa olmaz şey: saygı. Evet, çok klişe gelebilir. “Keşke başka bir şey söyleseydin,” falan diyebilirsiniz. Ama hayır, abi hayır! En önemli şey saygı. Bu sadece birbirine edilen küfür, kıyamet laflar değil; seni kendine değersiz hissettirmesi bile bir saygısızlıktır. Ve biz, dünya güzeli insanlarız. Hepimiz dünyanın en güzel çiçekleriyiz. Hiçbir insanın, senin tırnağının ucundaki bir organizmaya bile küçümseyici davranma ya da hakaret etme hakkı yok. Önce kendimizi bileceğiz, önce kendimizi seveceğiz. Diyeceğiz ki: “Beğenmiyorsan kapı orada.” Ve bunu derken, ne kadar istesek de, ne kadar zor olsa da, karşımızdakini ne kadar seversek sevelim… önce kendimizi sevmek zorundayız.
Şöyle düşün: Biz bizi sevmezsek, karşımızdaki bizi niye sevsin?
İkincisi, ilgi ve alaka… Birine kendini zorla sevdiremezsin. Evet, bazen ilgi istiyoruz, alaka istiyoruz. Belki çevremizden bile etkileniyor olabiliriz. “İnsanlar mutlu, ben neden mutlu değilim?” diye kendimizi suçluyor olabiliriz. Ama hayır!
Erkekler, biz ilgi ya da alaka beklediğimizde sanki çok büyük şeyler istiyormuşuz gibi davranıyorlar. Ama hayır, biz sadece hak ettiğimizi görmek istiyoruz. Tonlarca para, tatiller, evler, arabalar değil... Bazen bir öpücük, bazen bir fotoğraf, bazen saçımızla oynanması… Tamamen duygusal ve içten yapılan herhangi bir hareket bile yetiyor. Çünkü zaten seven insan, bunları sen beklemeden sana gösterir. Eğer bu hareketleri zorla yaptırmayı planlıyorsan, yanılıyorsun. Çünkü sevgi, ilgi, alaka ve saygı olduktan sonra, ciddi sorunlar olmadığı sürece o ilişki zaten devam eder. Ve sen gerçekten mutlu olduğun bir ilişkiye devam edersin.
Önemli olan senin karşıya nasıl bir sınır çizdiğin. Ona ne kadar taviz verirsen, o kadar canın yanar. Ama bazen taviz verdiğinde de canın yanmayabilir. Bu bir kural değil. Ama yine de temkinli olmakta fayda var.
Dediğim gibi, insan doğruysa o duvarlar zaten yıkılır. Önemli olan, o insan o duvarları yıkabilir mi ve sen ona bu şansı verir misin?
Önce onu tanı. Hayatını tanı. Arkadaşlarını tanı. Çünkü “Arkadaşları beni ilgilendirmez,” deme. Arkadaş ortamı, çok şeyi değiştiriyor.
Ve gelelim güven meselesine... Güven, korkunç bir mesele. Devir “Babana bile güvenme” devri. Ama eğer karşındaki gerçekten doğru insansa, sana o güveni sen ona güvenmek için kendini hırpalamadan verecektir. İçin rahat uyuyorsa, bil ki sen doğru ilişkidesin.
Ve sakın unutma: Sen çok değerlisin.
Hiçbir annenin oğlu, senin tek bir gözyaşına değmez.
Ben sana güveniyorum.